06 Mart 2012

Nasıl Anlatmalı

"Burası "dördüncü koğuş"tur benim abim
Bak, camları yoktur, kırıktır.
Ne bacası tüter ne de sobası.
Her neyse benim abim.
Ver bir cigara zuladan yanalım
Burası "dördüncü kogus"tur benim abim
ikinci adresimiz.

duvar-pozantiAllahımızı sorarsan adı Gardiyan Cafer
Lakabı "Kel Onbaşı"
Peygamberimiz dersen o da ekip bası
Her neyse benim abim
Ver bir cigara zuladan yanalım
Burası "dördüncü kogus"tur benim abim
Kader de ikinci adresimiz.
 
(Duvar filminde Zapata'nın okuduğu şiir)
Nasıl anlatmalı... Nasıl başlamalı ve nasıl yazmalı...
Bazı an'lar var ki sözcükler ağır gelir kâğıda/kaleme... Bazı an'lar var ki o ağır gelen sözcükler şairin dediği gibi kifayetsiz kalır... Bazı an'lar var ki o ağır gelen sözcüklerin anlamları gözyaşı döker sözcükler için... Çocuklar için...
O ağır gelen sözcükler bugünlerde Pozantı cezaevinde "yaşayan" çocuklardan geliyor.
Adlarını bilmediğimiz ya da adlarını bilmek istemediğimiz, yüzlerini görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz çocuklar "huzurlu hayatımız"ı ellerine aldıkları "taş"larla huzursuz ettikleri için tıkıştırdığımız huzurlu yuvalarında/duvarların ardından "taciz, tecavüz, dayak, işkence" diye başlayan ve aynı sözcüklerle biten hikâyelerini dinlemeye çağırıyor bizleri.
Lakin her şeyi duymaya meraklı kulaklarımız duvarların ardından gelen seslere sağır kalmak istiyor. Tıpkı daha önce o çocuklar duvarların ardına gönderilirken gözün görmeye, dilin konuşmaya ihanet etmesi gibi kulak da duymaya ihanet etmek istiyor...
Oysa onlar bize görün ve duyun diyor. Sadece görün, diyor.
Çocuklar duvarların ardından bizlere "ağır gelen sözcükler"le sesleniyor bugünlerde yine. 

Ve hala her şeyi duymaya meraklı kulaklarımız o çocukların sözcüklerine sağırsa, sevgili Aslı Erdoğan'ın dediği gibi;
"İnsanlık gibi, vicdan gibi sözcüklere burun kıvıranlara... Günün birinde bu sözcükler gelip sizi de bulacak. Tek temennim, bulduklarında tanınmaz halde olmamanız..."
Kenan TEKEŞ 'in Bianetteki yazısından alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder